Can verme acısı

İmâm-ı Rabbânî'ye sordular bir gün yine:

(Cân vermenin acısı, nasıl gelir ölene?)

Buyurdu: (Kardeşlerim, ölüm'ün en hafîfi,

Öyle şiddetlidir ki, mümkün olmaz ta'rifi.

Anlatılamayacak kadar zordur cân vermek.

Hepimiz, bu acıyı tadacağız tek be tek.

Ne zaman ki bir kişi, gelse ölüm hâline,

Sanki konur iki dağ omuzu üzerine.

İğnenin deliğinden çıkacak sanır ruhu.

Yerle gök birleşir de, arasında kalır o.

Sanki onun içinde, bir dikenli çalı var.

Onu tutup, ağzından kuvvetle çekiyorlar.

Takılmış etrafına yüzlerce dikenleri.

Çektikçe, parçalıyor takıldığı yerleri.

(Cân verme)nin acısı, fazladır hattâ şundan,

İnsana, yetmiş defa kılıç vuruluşundan.

Velhâsıl bu dünyanın, en ağır elemleri,

Toplansa bir araya, cümle işkenceleri,

Cân verme acısının yanında (hiç)tir yine.

Damla bile değildir deryâya nisbet ile.

Öyle şiddetlidir ki lâkin (kabir azâbı),

Hiç kalır ona göre cân verme ızdırabı.

Zirâ kabir, yakındır âhiret hayâtına.

Azâbı da, çok benzer oranın azâbına.

Böyle şiddetli iken kabir azâbı dahî,

(Mahşerdeki azâb)ın yanında hiçtir tabiî.

Damla'nın, bir deryâ'ya nisbeti nasıl ise,

Bunlar da, birbiriyle edilmez mukâyese.

Mahşerde, binlerce yıl bekleşirken insanlar,

Güneş, bir mızrak boyu yaklaşıp halkı yakar.

Bir ayağın üstünde, bulunur binbir ayak.

Günâhlarına göre, tere batar cümle halk.

Öyle çok sıkışır ki, kâfirler izdihâmdan,

Temenni ederler ki, kurulsa artık mîzân.

Derler ki: (Hesâbımız görülse de hemence,

Bu şiddetli azâbtan kurtulsak bir ân önce.

Cehenneme gitsek de râzıyız, ne yapalım.

Yeter ki, şu azâbtan bir nebze kurtulalım.)

Hâlbuki bilmezler ki, Cehennemin ateşi,

Öyle şiddetlidir ki, bulunmaz asla eşi.

Mahşer meydânındaki acı ve sıkıntılar,

(Cehennem ateşi)ne nisbetle hiç kalırlar.

Bir kum taneciğinin, kâ'inâta nisbeti,

Ne ise, öyle çoktur Cehennemin şiddeti.

Oradan bir kıvılcım dünyayâ gelse eğer,

Onun harâretinden, bu dünyâ erir, biter.

Kalmaz aynı karârda azâblar Cehennemde.

Gün geçtikçe, şiddeti misliyle artar hem de.

Kurtuluş ümidi de küffâra olmaz elbet.

Bu acı azâblarda, kalırlar ilelebet.